Kilitli Kapılar Nasıl Açılır ?
Vaktiyle bir padişah kendisine bir vezir bulmaya karar vermiş ve böyle kocaman bir kapı yaptırmış.
Yaptırdığı kapının ortasına onlarca kilit yaptırmış. Kimisi sürgülü, kimisi halka kilit vesaire derken baştan aşağı her tarafa kilit yaptırmış.
Ve sonra vezir adaylarını bir bir buyur etmiş.
İlk giren adama demiş ki:
– “Sen benim vezirim olmak istiyorsun, değil mi?”
O da demiş:
– “Evet efendim.”
– “Eğer benim vezirim olmak istiyorsan, şu kapıyı anahtar kullanmadan, levye kullanmadan, hiç bir alet kullanmadan açmanı
istiyorum” demiş.
Vezir adayı şöyle bir dönmüş kapıya, bakmış ve demiş ki:
– “Efendim bu mümkün değil, kaldı ki anahtar bile olsa bu kapıyı açmak saatler sürer.”
O da demiş ki:
– “Peki, sen git ötekisi gelsin.”
Öteki gelmiş, ona aynısını söylemiş, O demiş: “Efendim mümkün değil anahtar bile olsa…”
Öteki gel, öteki gel falan derken, en son vezir adayı girmiş içeriye. Padişah demiş ki:
– “Sen vezir olmak istiyorsan, şu kapıyı anahtarsız, levyesiz, hiç bir alet edavat kullanmadan açmanı istiyorum.”
Adam şöyle bakmış kapıya, bakmış, dönmüş demiş ki padişaha:
– “Devletli Sultanım! Aslında aklım der ki: ‘Bu kapı böyle açmaya açılmaz.’ Lakin bize itmek düşer” demiş ve elini uzatıp o kapıyı şöylece ittiğinde kapının açılıverdiğini ve aslında kilitlerin hiç birinin kapalı olmadığını görmüş.
Yani şunu demek istiyoruz;
Cenâb-ı Hakk’ın rızası nerede saklı hiç birimiz bilmiyoruz…
Belki bir vakit namazda saklı…
Belki bir yetimin başını okşayacağız şefkatle…
Belki bir kediye su vereceğiz merhametle…
Belki yanımızdan geçen ve hiç tanımadığımız birine: ‘Esselamu aleyküm ve rahmetullah’ diyeceğiz,
Ve belki o da mukabele de bulunacak: ‘Ve aleyküm selam ve rahmetullah’ diyecek…
Bu yüzden Cenab-ı Allah’ın rızası hangi kapıda saklı diye, biz kullara itmek düşer..Yani İnancımızın Gereğini Yapmak Düşer.