Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Hastanesi’nde 2013 yılında yüz nakli olduktan sonra evlenen ve bir kızı olan Recep Sert, eşi Esma ve kızları 8.5 aylık Hira Emine ile ameliyatının yapıldığı hastaneyi ziyaret ederek çalışanlarla mutluluğunu paylaştı. Bursa’nın İnegöl İlçesi’nde temizlediği tüfeğin ateş alması sonucu yüzünden yaralanan Recep Sert’e, 18 Temmuz 2013’te tatil için geldiği Muğla’da beyin ölümü
İçeri girer girmez neşeyle bağırdı: -Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu? – Görmüyor musun ? Telefonla konuşuyorum. Herkesin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu. Her şey erteleniyordu, telefon ve araba söz konusu olduğunda… Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu. …Nerelere gitseydi? Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere
Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı: – Hayrola, neden elimi öpmek istedin? – Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinize katıldım. Hayatım değişti. O seminerden sonra daha mutlu bir
Sevgi konusuna, Japon düşünür ve yazar Masumi Toyotome´nin bakış açısı: “Herkes sevilmek ister, ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?” diye soruyor. Sonra anlatmaya başlıyor… Masumi´ye göre, dünyada 3 tür Sevgi vardır. Bunlar, eğer, çünkü ve rağmen sevgi türleridir. Birincinin adı ´Eğer´ türü sevgi: Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler
Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından korkuyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş. Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış; doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş. “Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer
500 kişi bir seminerdeydi. Birden konuşmacı durdu ve bir grup çalışması yapmaya karar verdi. Herkese bir balon vererek başladı. Herkes gazlı kalemle balonuna adını yazmalıydı. Sonra bütün balonlar toplandı ve bir odaya kapatıldı. Katılımcılar odaya alındı ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylendi. Herkes deli gibi kendi adını aramaya başladı, insanlar çarpıştılar,
Of’lu hoca Cuma namazında içki içenleri fena azarlıyordu: -“Paranızı sokağa atıyorsunuz! Kazanan kim…? Meyhaneci… En büyük dükkan kimin? Meyhanecinin… En güzel ev kimin? Meyhanecinin… Ya en güzel araba? Meyhanecinin. Bu paraları veren kim? Ha sizin gibi kafasızlar…” Aradan 2 ay geçer, bir adam koşarak hocanın yanına gelir ve ellerine sarılıp öperek: -“Allah razı olsun hocam,
Usta yıllarca yanında yetiştirdiği çırağının eline iri bir pırlanta verip: ”Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.” Çırak, elinde pırlanta bir bakkal dükkanına girer ve: ”Şunu alır mısınız?” diye sorar. Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği
İşimin yoğunluğu, eşim ve üç çocuğumun beklentileri sebebiyle annemi görme fırsatım pek olamıyordu. O akşam annemi yemeğe ve ardından sinemaya davet ettim. Endişelendi ve hemen “İyi misin, her şey yolunda mı” diye sordu. Annem de geç saatte gelen bir telefonun veya sürpriz bir davetin mutlaka kötü bir anlamı olacağından şüphelenen tipte kadınlardandı. – “Seninle beraber
Ünlü bir kalp doktorunun arabası bozulur ve arabasını tamire götür. Tamirci arabasının kaputunu açar ve doktora dönerek Size bir şey soracağım der ve; Ekler “Neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerede olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları,motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru