Eşimin, işyerindeki bir kadınla yakınlaştığını düşünüyorum. Gün geçtikçe bana daha soğuk davranıyor. Evliliğimi nasıl kurtaracağımı bilmiyorum. Sevgili ablacığım, ben 14 yıllık evli, iki çocuk annesi bir kadınım. Eşim bir kuruluşta şef olarak çalışıyor. Çalıştığı yerde iki çocuk annesi, dul bir genç kadın var. Eşim bir süreden beri, o kadına acıdığını söyleyerek onun evdeki bazı tamir
Eşim beni en yakın arkadaşımla aldattı. Boşanmaya karar vermiştim ama sırf çocuğumuz için ona bir şans daha tanıdım.Fakat şimdi bir sorunum daha var… Güzin Abla, benim çok büyük bir sorunum var ve içinden çıkamıyorum.Ben severek evlendim ve eşimle 9 yıldır evliyiz. Mutlu olduğumuzu düşünüyordum. Meğer eşim kaç kez beni aldatmış…Sonuncusu da benim en yakın arkadaşımmış…Ben
Birkaç yıl önce Süleymaniye Cami’sinin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalması üzerine en yetkin mimar ve mühendislerden oluşan bir ekip, camiinin bütün yükünü taşıyan kemerleri incelemeye aldı. Kemerlerin içinde gizli bir bölme ekibin dikkatini çekti. Bölmede, Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan Osmanlıca bir mektup vardı. Mektup’ta şöyle yazıyordu: “Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit taşı aşındı
Mart ayı gelmişti ama kızım hala okumaya geçmemişti. Ödevlerini yapmamak için bir sürü bahane buluyordu. Elimden geldiğince ilgileniyor, çalışma şevki kazanması için çabalıyordum. Ancak hiçbir gelişme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma öğrenmemeye çalışıyor gibiydi. Öğretmenliğin kazandırdığı bütün deneyimlerimi kullanıyor, hiçbirinin işe yaramadığını gördükçe paniğim artıyordu. Kızımdan bir yaş küçük oğlum ve henüz yedi aylık bebeğim den
Genç kız yine acılar içinde odasında yatıyordu. Henuz hayatının baharında ölümle yüz yüzeydi. Babası onu kurtarmak için gazetelere ilan vermiş, para teklif etmişti. Ama onun kalbinin teklemesi değil, kalbinin içindeki sızı ilgilendiriyordu. Sevdiği aklına geldi bir damla yaş daha döküldü gözlerinden. Ayrıldıklarından beri tam beş çile dolu yıl geçmişti. Aslında sevgilerinin arasına o kahrolası para
Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini hayata açmış.Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış. Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde, kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış.Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da, rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış. Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla
Avrupa’da bir Müslüman abdest alırken, yanına bir Yahudi yaklaşır ve ona şöyle der: ” Siz Müslümanlar kirli ayaklarınızı; ellerimizi yüzümüzü yıkadığımız temiz yerlere koyuyorsunuz .” Müslüman : ” Peki söyle bakalım sen günde kaç defa yüzünü yıkıyorsun.” Yahudi şaşırır ama cevap verir: ” Sabahları bir kez bazen ıhtıyaç olursa iki defa.” Müslüman Avrupalı : Biz
Temel İstanbul boğazında tekneyle turist gezdiriyormuş. Bir gün bir Amerikalıyı almış, başlamışlar tura. Adam bir saray görüp sormus: – Bu ne kadar zamanda yapıldı? Temel: – 10 yılda demiş. Adam: – Yazık, bizde olsa 5 yılda biterdi. Derken bir cami görüp sormus: – Bu ne kadar zamanda yapıldı? Temel: – 5 yılda demiş. Adam tekrar:
İlk zamanlar eşimden hoşlanmıştım ama zaman içinde ondan soğudum. Durumumuz hiç iyi değil, maddi sıkıntı çekiyoruz. Oysa eski sevgilimleyken hiçbir eksiğim yoktu. O günlerimi arıyorum. Evlenmeden önce tanıdığım bazı erkekler vardı, onlarla görüşmeye başladım.Sevgili ablacığım, ben 5 yıllık evliliğimi yıktım, eşimden ayrıldım. Bir de çocuğum var. Hayatta bana sahip çıkacak kimsem olmadığı için bir süredir
1955`te, Kazablanka`nın biraz dışındaki bir köyde yaşayan Zehra Ebu Talip adlı Fas`li kadın ilk çocuğuna hamile kalır. Doğuma 48 saat kala büyük bir acı içinde kıvranan Zehra hastaneye kaldırılır. Doktorlar, doğumun ancak sezeryanla gerçekleşebileceğini anne adayına bildirirler. Bu konuşmadan hemen sonra Zehra hastanede baska bir kadının sezeryanla doğum yaparken öldüğüne şahit olur. Aynı durumun kendi başına