Yavuz Sultan Selim Han zamanında çok fakir bir adam borçlarını ödeyemeyince zora düşmüş ve sabah soluğu Yavuz Sultan Selim’in yanında almış, demiş ki: — Sultanım, bana bir kese altın verecekmişsiniz. Selim Han: — Vereyim vermesine de bir neden söyleyecek misin? Fakir adam: — Ben, 63 yaşında, İstanbul eşrafından Mehmet. Ben çok zengindim sultanım. Lâkin bir
Hz Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler, derler ki -Ey halife bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin. Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek: -Söyledikleri doğrumu diye sorar. Suçlanan genç derki evet doğru bu söz üzerine Hz Ömer: -Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar.Bunun üzerine genç anlatmaya başlar,derki
Tesadüfen şahit olduğum bu güzel hikayeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Birkaç gündür su alıyor diye yeni bir ayakkabı almak için girdiğim mağazada, içeriye iki polis ve bir yaşlı amca girdi. Amcayı sandalyeye oturtup, ayağındaki ayakkabı denilemeyecek kadar eski ve yırtık ayakkabıları çıkarttılar. O esnada çoraplarının ıslak ve yırtık olduğunu gören iş yeri sahibi kendisi için aldığı
İkinci bebeği olacağını öğrenince çok sevindi. 3 yaşındaki oğlunu doğacak kardeşi için hazırlamaya başladı . Bebeğin kız olacağı anlaşıldı. Oğlu annesinin karnındaki kardeşine her gün şarkı söyledi. Kardeşini daha görmeden bir sevgi bağı oluştu. Zamanı geldi, doğum sancıları başladı. Fakat bir sorun vardı. Doktorlar çaresizdi. Bir sezaryen ameliyatı gerekiyordu. Ameliyat çok zor geçti. Sonunda bebek doğdu.
Bir gün bir hâkim üç kişinin ölüm hükmünü verir. Bu üç kişinin idam vakti gelir. Hâkim bunların idam emrini verecekken şiddetli bir şekilde bir ağlama sesi duyar. Dönüp arkasına baktığında ağlayan bir kadın görür. Hâkim kadının yanına gider ve sorar:-Nedir seni bukadar ağlatan? Kadın şöyle cevap verir:-Nasıl ağlamayayım? İdam emrini verdiğin su üç kişiden biri
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şey ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma
California’da yaşanmıs ve kayıtlara geçmiş bir olay dosyası : Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır. Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail atmaya karar verir. Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir…. Tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür, arkadaşlarından geldiğini
Bir okul müdürü her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlere bu mektubu gönderirmiş: ”Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. Eğitimden bu
1924 yılında tokyo üniversitesi’nde görev yapan japon profesör Hidesabura Ueno, kendine tren istasyonunda bulduğu küçük bir köpek yavrusu edindi. Profesör Ueno köpeğine, Japoncada “sekiz tane” anlamına gelen Hachiko adını koydu. Safkan akita cinsi beyaz bir erkek olan Hachiko, her sabah üniversiteye gitmek için evden metroya yürüyen sahibine eşlik etti. Metronun dış kapısına kadar getirdiği sahibini