Canlı yayına katılan kadının anlattıkları herkesi ağlattı Radyo7 de program sunan Gölge’nin yayınına katılan bir dinleyicinin anlattıkları, hem Gölgeyi, hem ekibini hem de dinleyenleri gözyaşlarına boğdu. Sunucu ne diyeceğini bilemedi. İşte anlattıkları Merhabalar hayırlı yayınlar. Ben Bursa’dan Nagehan. Benim çok uzun bir hikayem var. Çok kısaca anlatmak istiyorum. 13 yıl önce eşimle evlendim. . Çok
Kendi halinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya’ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi.Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu: -Hangi kumaştan sattın?
“Biz Japonya’da okula başlayacak çocuklarımıza milli ruh şoklaması yaparız. Onları önce toplu halde hızlı trenlere bindirir, dev fabrikalarımızı, teknoloji merkezlerimizi gezdirir ülkemizin gücünü gösteririz. Sonra da bu yavrularımızı alır Hiroşima ve Nagazaki’ye götürür, orada atom bombası atılan ve yıllardır ot dahi bitmeyen alanları gösterir deriz ki: Eğer siz çalışmaz, bilinçlenmez ve az önce gördüğünüz teknolojiye
Padişahla karısının bir türlü çocuğu olmuyormuş, ne yapmışlarsa bir türlü bir çocuk sahibi olamamışlar. Bir gün yaşlı, uzun sakalları olan beyaz bir adam saraya konuk gelmiş, padişah adamı çok sevip akşam yemeğine alıkoymuş. Yemekten sonra sakallı ihtiyar – “Galiba sizin meyveniz yok” demiş. Padişah hemen atılmış, – “Her meyveden var, ne istersiniz?”
Şimdi kaç sene oluyor ki böyle her gün sabahleyin çantasını dolduran mektupları alır, çıkardı. Yürümekten, kaldırıma sürüne sürüne bu yorgun bacakları çekip götürmekten bezmiş usanmış, dünyanın binlerce köşesinden gelen bu kağıt parçalarını sokak sokak, kapı kapı gezdirip dağıtmaktan, evet, artık nefret edercesine bıkmıştı. Şimdi kaç yıl oluyor ki böyle güneşlerde yanarak, ateş püskürten yaz havalarında
Olay, 20 yaşındaki İsveçli blogger Marwa Karim tarafından ele alınan bir yazı ile başladı. Karim, kadınlara tecavüz ettikleri ve kötü davrandıkları sürece erkeklerden nefret etmeye devam edeceğini yazdı. Yazının yayımlanmasının ardından sayısız ölüm tehdidi aldı. Yerel bir gazeteye “Bence bütün erkekler aptal. Son günlerde ise erkeklerden kendim ve ailem adına ölüm tehditleri alıyorum” diye demeç
Köyde bir yaşlı adam varmış.. Çok fakir.. Ama kral bile onu kıskanırmış.. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki.. Kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.. “Bu at, bir at değil benim için.. Bir dost.. İnsan dostunu satar mı” dermiş hep.. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok.. Köylü
Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez… Biri tıpta okuyordu diğeri mimarlıkta.O ilk karşılaşmadan sonra bir kere bir kere daha karşılaşmak için, hep aynı saatte, aynı duraktan,aynı otobüse bindiler…Gençtiler, çook genç… Birbirleriyle konuşacak cesareti bulmaları dahi epey zaman almıştı ama sonunda başardılar.İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında; delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan
Zengin bir adam yemek yedikten sonra evinden dışarı yürüyüşe çıkar… Biraz yürüdükten sonra iki rekât namaz kılmak için bir mescide girer. O mescidin bir köşesinde bir adamın hıçkırıkla ağladığına şahit olur. Dayanamaz ve o adamın neden ağladığını sorar. Yaklaşık 2000 tl. borcunun olduğunu ve bu sıkıntıdan kurtulmak için Allah’a yalvardığını söyler… Zengin olan Müslüman bu
Alanında başarı ve şöhreti yakalamış zengin bir yatırımcı küçük bire sahil kasabasında tatil yapıyordu Bir gün kıyıda gezerken küçük bir balıkçı kayığına gözü takıldı Kayık kıyıya yanaştı, içindeki balıkçı karaya atladı Kayığın içinde birkaç tane büyük sarı ton balığı vardı Balıkların çok kaliteli ve güzel dedi balıkçıya, Seni tebrik ederim Teşekkür ederim diye karşılık verdi