Adam, kısa bir süre önce ayrıldığı evine telefon açar, bahçıvana sorar: “Nasıl her şey yolunda mı?” – Yolunda. Yalnız, küreğin sapı kırıldı onu tamir etmeye çalışıyorum. – Neden kırıldı? – Köpeğinize mezar kazarken, zorlamışım, bu yüzden kırıldı. – Nee! Köpeğim öldü mü? – Havuza düştü öldü. – Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; nasıl havuzda ölür?
Bir zamanlar kocaman bir dağın tepesinde bir kartal yaşarmış. Kartal, yuvasında oturup, dört yumurtasından yavrularının çıkmasını bekliyormuş. Bir gün aniden yer yerinden oynamış, çok şiddetli bir deprem olmuş. Kartalın yumurtalarından biri yuvarlana yuvarlana vadideki tavuk çiftliğine kadar düşmüş. Fakat halen sağlammış. Çiftlikteki en yaşlı tavuk, bu büyük yumurtayı koruması altına almış. Vakti gelince yavru kartal
Büyük Selçuklu Sultanlığı döneminde İran’ın ufak bir şehrinde tek oğlu olan dul bir kadın yaşıyormuş. Dünyadaki hayatının sonuna gelmiş olduğunu hissedince oğlunu çağırmış ve ona şöyle demiş: “Çok güçlük içinde yaşadık, çünkü fakiriz; ama sana büyük bir zenginlik emanet ediyorum. Bu sandığı bana güçlü bir büyücü hediye etmişti. İçinde muazzam bir şey var. Oğlu bir
Bir acelesi olduğunu, onu görür görmez anlamıştım. Sağanak hâlinde yağan yağmura aldırış etmiyor ve bükülmüş beline rağmen yerinde duramıyordu. Yanına sokularak “hayrola teyzeciğim” dedim, “bir derdiniz mi var?” Şükran dolu bir tebessümle “buraların yabancısıyım evlâdım” dedi, “hastahane tarafına gidecek bir araba arıyorum.” “Biraz beklerseniz aynı dolmuşa binebiliriz” dedim, “oraya geldiğimizde size haber veririm.” Dualar ederek
New York’ta bir bankanın önünde duran son model Rolls Royce otomobilden inen adam, hızlı adımlarla bankaya girdi ve önüne çıkan ilk görevliye, bireysel kredi için başvuruda bulunmak istediğini söyledi. Görevli onu, müşteri temsilcisine götürdü. Adam, çok acele bir is için Avrupa’ya gitmek zorunda olduğunu ve bu nedenle bir hafta vadeli beş bin dolar krediye gereksinim
Bir çiftlikte iki erkek kardeş babalarından kalma çiftlikte birlikte çalışıyorlardı. Kardeşlerden biri evliydi ve beş çocuğu vardı. Diğer kardeş ise bekardı. Her günün sonunda iki erkek kardeş ürünlerini ve kârlarını eşit olarak bölüşürlerdi. Günün birinde bekar kardeş şöyle düşündü; – Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de adaletli değil. Ben bekarım ve pek fazla ihtiyacım yok.
Bir mermer yontucusu, dağın tepesinde, kızgın güneşin altında, mermer yontmaktan son derece yorulmuş. Kendi kendine söylenmeye başlamış: ” Bıktım artık mermer yontmaktan. Hayat mı bu yaşadığım sanki… Devamlı mermer yontmaktan başka bir şey yapmıyorum… Yontmak zaten zor bir de yetmezmiş gibi hep bu kızgın, yakıcı güneş! Ah! Güneşin yerinde olsam keşke… Ne güzel yükseklerde her
Aylardır iş bulamayan delikanlı artık önüne gelen her yere müracaat etmeye başlamıştı. Hayvanat bahçesinin önünden geçerken durdu ve ‘neden olmasın‘ deyip, oraya da müracaat etti. Olacak ya; bahçenin gözdesi goril önceki gece ölmüştü ve bunu müşterilerden bu günlük gizlemeyi başarmışlardı. ‘Yeni gorilimiz gelene kadar, onun postunu giyip goril taklidi yapabilir misin?’ diye sordular. Delikanlı önce şaka
İş adamının işleri bozulmuştu. Ne yaptıysa olmuyordu. Bir zamanlar çok başarılı bir insan olmasına rağmen şimdi büyük olan sadece borçlarıydı. Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer taraftan da bir sürü insan ödeme bekliyordu. Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamıyordu. Nefes almak için parka gitti. Bir banka oturdu, başını ellerinin arasına aldı ve bu
İki derviş, yolculukları sırasında bir dere kenarına varmışlar. Genç bir kadın dere kenarında karşıya nasıl geçeceğini bilemez halde ağlamaktaymış. Dervişlerden biri, genç kadını kucaklayıp suyun öteki tarafına bırakmış. Öteki derviş, arkadaşının bu davranışını hiç hoş karşılamamış ancak sesini de çıkarmamış. Dervişler dere kenarından bir kilometre kadar uzaklaştıklarında; diğer derviş daha fazla dayanamamış ve arkadaşına hışımla