ÇOCUK, DOĞDUĞUNA NASIL PİŞMAN EDİLİR?

* Çocuğunuza uyguladığınız:

– “Ölsem de kurtulsam şu sıkıntılardan”,
– “Zırlayıp durma,yoksa dilencilere veririm seni”,
– “Şu heriften boşanıp, sizi terk edeyim de görün”,
– “Bu evde, biraz da beni düşünen olsa”,
– “Vallahi, canımdan bezdim”,
şeklindeki RUHSAL ŞİDDET türleri,
çocuğunuzun “ruh dengesini” tepe taklak eder.

 

* Diğer taraftan:

– “Oğlum, sen bu kafayla,adam değil; çöpçü olursun ancak”,
– “Yeter artık, seni “sevmiyorum”,
– ” Bana yaptıklarından dolayı sana “küstüm”,
– “Bıktım senin şu dağınık hallerinden”,
– ” Ne biçim çocuklarsınız; biraz da söz dinleyin”,
– ” Bana saygın yok mu senin”,
– ” Kızım, sen bu gidişle, garanti evde kalırsın”,
– ” Ben senin yaşındayken…”
ile başlayan tüm uyarılarınız,
ona uyguladığınız, DUYGUSAL ŞİDDET türleriyle,

– Çocuğunuza sadece; 3 çeşİT “ÖLÜMCÜL VİRÜS” bulaştırmış olursunuz:

1- Kendisini “değersiz” hisseder,
2- Kendisini “yetersiz” hisseder,
3- Kendisini “suçlu” olarak algılar,
* “Algılarsa algılasın hocam, ne var bunda”, değil işte.

* Çünkü;

– Bu 3 ölümcül hastalık,ömrünün sonuna kadar,
çocuğun yakasını BIRAKMAZ.
* ” Bırakmazsa bırakmasın, bana ne” değil işte:
– Çünkü, bu “kötü duygular” yüzünden çocuğunuz:
– Fıtratında var olan becerilerini sergilemekten “çekinir”.
– “Yapabilme, anlayabilme, başarabilme”…gibi kabiliyetleri olduğu halde,
bütün buna benzer konularda kendisini “yetersiz” bulur.
– En ufak bir işte, kendisini “ispatlayamaz”.
– “Suçsuz” olduğu halde, tanık olduğu:
– Hırsızlık, kırıp-dökme, dağıtma… gibi olaylar karşısında,
kendisini “suçlu” hisseder.
* Siz de güya, aklınızca;
– “Oğlum, dilimde tüy bitti anlata anlata…hala mı?”
– “Sen benimle dalga mı geçiyorsun”,
– Yoksa sen beni dinlemiyor musun”,
gibi onu motive edeceğini düşündüğünüz,
ve sizce çok “doğal” olan bu uyarılarınızın,
onun ruhunda açtığı 2 yaradan habersizsiniz:

1- Hem kendisini “yetersiz” bulur,
2- Hem de, olan bitenden kendisini “sorumlu” sayar.
* Hatırlar mısınız bilmem:
– Henüz 5 yaşındayken: “Baba ben, büyüyünce “astronot” olacağım” ,

– Kızınız 6 yaşına girdiğinde: “Anne ben, büyüyünce prenses olacağım, birçok hizmetçim olacak”,

– Oğlunuz, okul öncesi döneminde: “Baba ben ileride, havada uçan arabalar yapacağım”,
tarzında size, “uçuk” ve “anlamsız” gelen hayallerini,
aktardığında, siz onu:
– Terslemiştiniz ya,
– Ayıplamıştınız ya,
– “Hayalperest” likle itham etmiştiniz ya,
– Aşağılamış, küçümsemiştiniz ya,
– Kaş kaldırıp ona dudak bükmüştünüz ya…
* İşte, sizin o “çokbilmiş” ve “kibirli” haliniz yüzünden,
çocuğunuzun kaptığı “mikrop” un türü: DEĞERSİZLİK tir.
* Sizin bu “bilinçsizce” ve “cahilce” tavrınızdan ötürü çocuk:

1- Pasifleşir ve şu “acıklı” hale bürünür:
– Kendisini bu duruma sokan kişiye yanaşır, sırnaşır, şımarır ve de “bağlanır”.
– Böyle davranmaktaki yegane amacı:
– “Değersizlik” hissinden kurtulmaya çalışmaktır.
– Onun tüm bu tavırları, bir tür “dram” dır, “ruhsal yıkım” dır.
* Onun bu hali karısında, kabadayılığınızı sürdürürseniz ve bilinçlenmezseniz:
– Çocuk, kendine zarar verici,
– Eşyaları kırıcı, dökücü tavırlar sergilemeye başlar.
-Bundaki amacı da:
– Sizin tarafınızdan uğradığı; “ihmal edilmişliğin” acısını hafifletmektir.
* Hala da değişmemekte direnirseniz:
– Çıraklık, amelelik, kölelik ruhuna bürünür.
– Böylece, her istediğinizi “paşa paşa” yerine getirmeye çalışır.
– “Sahte” kimlikli kişi olur:Size başka, başkasına başka davranır…
* Siz yine de, yanlışınızda inadınızda ısrar eder ve
çocuğunuzun “yola geldiğini” düşünürseniz, bu sefer de:
– Sizi “hissetmemeye”,
– Sesinizi “duymamaya” başlar.
– “Hissiz”, “duyarsız”, “arsız”,
– Vicdan, merhamet, empati…gibi iç dinamikleri “felç olmuş” olur.

ÖZETLE:
– Tüm bu “yanlış” ebeveynliğiniz yüzünden çocuğunuz, sırasıyla:
– Pasif, edilgen hale gelmiş olur,
– Sahte kimliğe bürünerek, “iki yüzlü” olur,
– Duyarsızlaşarak; kimin, nerede ve nasıl “canını yakacağı”,
– Yuvasını söndüreceği belli olmayan,
– Pimi çekilmiş el bombası gibi ortalıkta dolaşır.
Yaşar kuru
Fotoğraftaki çocuğun gözlerine dikkatli bakarmısınız ?