Bir baba ile kızı dertleşiyormuş. Kız babasına, çok sıkıntı çektiğinden, sorunlarla baş edemediğinden bahsetmiş. Babası kızını dinlemiş, kızını mutfağa götürmüş. – Gel, sana bir şey göstereceğim! Ünlü bir aşçı olan baba, ocağa üç tane eşit büyüklükte kap koymuş, üçüne de eşit su koymuş ve üçünün de altını aynı miktarda yakmış. Ve birinci kaba bir havuç,
Güneşli bir gündü. Kadın parkta yanında oturan adama “Bakın, salıncakta sallanan şu kırmızı kazaklı çocuk benim oğlum” dedi. Adam gülümseyerek “Güzel bir oğlunuz var” dedi. “Diğer salıncaktaki mavi kazaklı çocuk da benim oğlum” Sonra saatine baktı ve “Heyyy, Oğlum, sanırım artık gitme zamanı” diye seslendi oğluna. Çocuk salıncakta yükselirken “Beş dakika daha baba, lütfen yalnızca
İki arkadaş çölde yolculuk ediyorlardı. Bu iki arkadaş, develeriyle giderlerken bir sebepten dolayı tartışırlar. Biri, ötekine sinirlenip bir tokat atar. Tokadı yiyenin canı çok yanar ve; arkadaşına tek kelime dahi etmez ve kum üzerine şu sözleri yazar: “Bugün en iyi arkadaşım bana bir tokat attı!” Bir müddet birbirleriyle konuşmadan yola devam ederler. Yıkanabilecekleri bir vahaya
Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmışlar. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü def edemez. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar: “Ey insan ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen
Bir çiftçi, “fırtınası bol” olan bir tepede bir “çiftlik” satın almıştı… Çiftliğe yerleştikten sonra, ilk işi bir “yardımcı” aramak oldu. Ama; ne yakınındaki köylerden, ne de uzaktakilerden hiç kimse onunla çalışmak istemiyordu. Çalışmak için müracaat edenlerin çoğu da, “çiftliğin yeri”ni görünce, çalışmaktan vazgeçiyor; “Burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur” diyorlardı. Nihayet; çelimsiz, orta yaşı
Eminönü’nde otobüse binmiş sıcaktan bunalmış halde otobüsün kalkmasını bekliyorum. Otobüs kaçacak diye su almayı unutmuşum ve dilim damağıma yapışmış. Bir delikanlı girdi 10 12 yaşlarda otobüsün kapısından üstü başı pejmürde pasaklı elinde kendisinin yarı boylarında 24’lü su kolisi… Su isteyen var mı diye sordu? Ver bir tane delikanlı dedim. O getirirken cüzdanı kurcaladım bozuk param
Padişahın biri veziriyle birlikte tebdil-i kıyafet gezintiye çıkmış. Tebaası nasıl yaşıyor, nasıl geçiniyor, sıkıntıları neler görmek istemiş. Gezi sırasında bir köye gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş, örgü ören bir genç kız görmüşler. Padişah kızın yanına yaklaşıp sormuş: – Merhaba kızım. Baban evde mi? Kız: – Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti. Padişah:
Günlerden bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş. Keyfi yerinde olan şeytan sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemiş. Şeytan kadını epeyce izledikten sonra yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının ipini biraz gevşetmiş. Buzağı bu az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış debelenmiş
Zengin yaşlı bir adam bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır, İlaç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder. Doktor çağrılır. Doktor muayene eder, ağrının sebebini anlayamaz sadece ağrı kesiciler verip, gider. Fakat adamın baş ağrısı geçeceğine daha da artarak sürer. Baş ağrısının yanında gözleri de yaşarmaya baslar. Başka doktorlar çağrılır. Adam ağrıyı