Barış Manço 24 Mayıs 1993 de konser vermek için Samsun’a gelir. O gün tüm hazırlıklar tamamlanır, konser alanı dolup taşmaya başlar. Ama beklenmedik acı bir haber Manço’yu çok üzer. Elazığ Bingöl kara yolunda 33 askerimiz teröristler tarafından kalleşce şehit edilmiştir. Barış Manço vatan evlatlarının şehit olmasına çok üzülür konsere çıkmama kararı alır. Dönemin belediye başkanı
“Bir tavuk yolun karşısına neden geçer?” sorusuna siyasi liderlerin vereceği muhtemel cevaplar şöyle olurdu Süleyman Demirel : Tavuk geçmişse geçmiş, geçmemişse geçmemiştir. Tansu Çiller : Bu memleket uğrunda karşıdan karşıya geçen tavuk da bizimdir, tavuğun üstünden geçen traktör de bizimdir. Bülent Arınç : Tavuğun karşıdan karşıya geçmesi çok manidardır. Recep Tayyip Erdoğan : Eyy tavuk!
Bir gün Peygamber Efendimizin (s.a.v.) yanına, Medineli Müslümanlardan fakir bir adam geldi ve yiyecek bir şeyler istedi. Efendimiz ona: Senin evinde hiç eşya yok mu? diye sordu. Adam: Var dedi. Bir kısmıyla örtündüğümüz, bir kısmını yere serdiğimiz bir çul, bir de su kabımız var. Rasûl-ü Ekrem (s.a.v.); Onları bana getir buyurdu. Adam çul ile su
İhtiyar adam tapu dairesinden çıkarken sevinçliydi. Kendi kendine düşünüyordu; – Oh. be! ferahladım. Ölümlü dünya… Oturduğu evin tapusunu, çocuğunun üstüne kaydettirmişti. Tapu dairesinde çıktıktan sonra bir küçük lokantada öğle yemeğini yedi, vakit geçirmek içinparkları dolaştı. Bir parkta Cem Karaca’nın şarkısı çalınıyordu; ‘Allah Yar! Allah Yar!’. Akşama doğru eve gitmek için yola çıktı. Bir yandan düşünceler
Bir adam , yürürken arkasından bir aslanın koştuğunu görür. Hızla kaçarken tam önünde bir kuyu görür ve hızla kuyuya iner. İpe sarılıp kuyuya inerken.. Alt tarafta büyük bir yılan görür. Yılan hızla buna doğru yükselirken .. Ne yapacağım der. Üstte aslan altta yılan. O sırada iki tane fare biri beyaz diğeri siyah ipi kemirmeye başlar.
Bir gün bir taksiye atladım ve havaalanından hareket ettik. Sağ şeritte yol alırken siyah bir araba park ettiği yerden aniden yola, önümüze çıktı. Taksi şoförü sert bir şekilde frene bastı, kaydı ve diğer arabaya çarpmaktan milim farkıyla kurtuldu. Diğer arabanın sürücüsü camdan başını çıkartıp bağırmaya ve küfretmeye başladı. Taksi şoförü ona gülümsedi ve içten bir
Yavru bir kedi kuyruğuyla oynuyormuş. Bunu gören yaşlı bir kedi: – Neden kuyruğunu kovalıyorsun? Yavru kedi yanıt vermiş: – Mutluluğun kuyruğumda olduğunu öğrendim. Onu yakaladığımda mutluluğa kavuşacağım. Bu nedenle onu kovalıyorum. Bunun üzerine yaşlı kedi şöyle demiş: – Senin yaşında bende mutluluğun kuyruğum olduğunu düşünmüştüm. Sonra şunu fark ettim; ne zaman onu yakalamaya çalışıp, kovalasam
Adamın biri bir gün bahçesinde otururken Hayvan dışkısından top yapan bir böceği görmüş, böcek pisliği ayakları ile yuvarlayarak giderken içinden şöyle geçirmiş: – Ey Allahım! Her şeyi çok güzel çok hoş yaratmışsın da, şu böceği sırf pislikle uğraşsın diye mi yarattın? Aradan bir kaç ay geçmiş adam umarsız bir hastalığa yakalanmış. Derdine kimseler çare bulamamış.
Gece yarısı evine dönüyordu. Issız bir kasaba yoluydu. Bu kasabada her şey on yaşındaki arabası kadar yavaş ve aheste gidiyordu. Üstelik çalıştığı fabrika kapandıktan sonra her şey daha da yavaşlamıştı. İşsizdi. Kış gelip çatmıştı. İşsizlik ve çaresizlik soğuğu daha da derinleştiriyordu. Yol sakindi. Bu saatte pek az insan yolda olurdu. Çoğu arkadaşı çoktan evine varmıştı.
Ortaokul son sınıftayım, babam Çankırıda görevli, subay lojmanlarında oturuyoruz, tüm arkadaşlarımın bisikleti var, bir benim yok. Sınıfı da geçtik. Babama gittim, bana bir bisiklet alır mısınız? dedim. Çalış kendin al cevabını aldım. Nasıl?. Beni aldı, Çankırı’nın göbeğinde herkesin gülüşüyle tanıdığı Neşeli diye bir manav vardı, ona götürdü, bir kasa limon aldı, bana verdi, Borcun şu…